İzmir Hekim Dayanışması Grubu Seçim Bildirgesi’ni kamuoyu ile paylaştı.


İzmir Hekim Dayanışması Grubu Seçim Bildirgesi’ni İzmir Tabip Odasında gerçekleştirdiği bir etkinlik ile kamuoyuna açıkladı. Hekimlerin yoğun ilgi gösterdiği etkinlikte önce İzmir Hekim Dayanışması Grubu’nun ortaya çıkış sürecine ilişkin bir değerlendirme yapıldı. Daha sonra Oda önünde yapılan basın açıklaması ile Seçim Bildirgesi kamuoyu ile paylaşıldı. Bildirgede “Bizleri buluşturacak, birbirimize güvenimizi arttıracak, dünün kalıplarının ötesine geçecek, etkin, mücadeleci ve erişilebilir bir meslek örgütüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.


Demokratik kitle meslek örgütleri, iktidarın işlevsizleştirme ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı, demokratik bir işlerlikle, kitlesiyle güçlü, yaygın bağlar içerisinde olmalıdır. Hekimlerin demokratik kitle meslek örgütü tabip odaları ve TTB mücadelelerini her koşulda hiç bir güç odağının yönlendirmesine izin vermeden, kitlesinden aldığı güçle ve kararlılıkla sürdürmelidir. Katılımcı bir demokrasiyle hekimlerce onaylanan politikaların hayata geçirilmesi, dayanışmanın güçlendirilmesi, hekimlerin meslek örgütlerinden kopmalarının ve giderek yalnızlaşmalarının, güçsüzleşmelerinin önüne geçecektir. Gücünü kendi üyelerinden alan, siyaseten bağımsız ve gündelik siyasetin ötesine geçen, hekimlik değerlerini ve evrensel insan haklarını savunan, kendi örgütsel dinamiğini doğrudan demokrasi uygulamalarına dayandıran ve hekimlik mesleğinin sorunlarını sağlık hakkıyla birlikte yorumlayan bir tabip odasını ve Türk Tabipleri Birliği’ni var etmek zorundayız. Hekimlerin yalnızlık, mutsuzluk ve geleceğe ilişkin umutsuzluk sarmalından “DAYANIŞMA” ile çıkabileceğine inanıyoruz. Meslek odamızı bu dayanışmanın yükseltildiği, hekimlerin birlik olmaktan doğan güçlerini kullanarak daha iyi bir ülke, daha iyi bir sağlık ortamı mücadelelerini hayata geçirebilecekleri bir kitle örgütü yapmak adına İzmir Hekim Dayanışması Grubu olarak İzmir Tabip Odası seçimlerinde aday olduğumuzu ilan ediyoruz. Dayanışma ile başaracağımıza inanıyoruz.” İfadelerine yer verildi.

DAYANIŞMA ile BAŞARACAĞIZ!

Bu ülkenin yurttaşları ve hekimleri olarak zor zamanlardayız. Bir yandan giderek derinleşen siyasal ve ekonomik kriz, öte yandan demokrasiyi, cumhuriyet kazanımlarını ve laikliği ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerle ülke karanlık bir sürece doğru hızla yol almakta.

Artık hukukun güvence olmaktan çıktığı, adalet terazisinin istenilen yöne çevrildiği, “makbul” olmayan yurttaşların en temel haklarının bile gasp edildiği, tek doğrunun dayatıldığı baskı günlerindeyiz.

Irkçı, cinsiyetçi, ötekileştirici nefret söylemlerinin yaygınlaştığı, kadın kıyımının arttığı, toplumun kutuplaştırıldığı utanç günlerindeyiz.

Gölgesini satamadığı ağacı kesen bir avuç çıkar grubunun santrallerle, madenlerle havamızı, suyumuzu, toprağımızı, kirlettiği ekokırımların devlet eliyle yasallaştırıldığı rant ve talan günlerindeyiz.

Peki ya sağlık ortamı ne durumda; hekimler nasıl?

Yıllardır uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programı; sağlığı bir hak olmaktan çıkarıp, kâr odaklı bir faaliyet haline getirdi. Sağlık sözlüğüne “performans, puan, sözleşme, şirket” gibi kelimeler eklendi.

Hekimler itibarsızlaştırıldı, toplumsal saygınlıkları giderek azaldı. Uygunsuz çalışma koşulları ve uzamış mesai süreleri baskısıyla ücretli köleye dönüştürüldü.

Yetmedi; hedef gösterildi. Yetmedi; cezalara maruz bırakıldı.

Yetmedi; malpraktis uygulaması ile adeta hekim avına çıkıldı.

Yetmedi; can güvencesinden yoksun bırakıldı. Hekimler sabah işlerine giderken, akşam eve sağ salim gelememe kaygısı duyarak yakınlarıyla vedalaştılar.

İnsanca yaşamaya yetecek, emeklilikte kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürebileceği temel ücret talepleri görmezden gelindi. Yoksulluk sınırının altındaki emekli maaşları nedeniyle ölene kadar çalışmaya mahkûm edildi.

Geleceğe ilişkin bir beklentisi kalmayan genç hekimlerin yabancı ülkelerde çalışmak için ülkeden ayrılmalarına, yaşanan bu beyin göçüne en üst mevkilerden “Giderlerse gitsinler!” yanıtı verildi.

Sağlığın temeli olan birinci basamak sağlık hizmetleri kamu güvencesinde olması gerekirken yük olarak görüldü. Birinci basamakta yaratılan kaosun bütün yükü istendiği zaman özel hekim, istendiği zaman kamu hekimi olarak görülen aile hekimlerinin sırtına yüklendi.

İşyeri hekimlerinin ve özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin çalışma koşulları ve ekonomik hakları patronların insafına bırakıldı.

Özel hastane ve muayenehanelerde çalışan hekimler, bu alana yönelik çıkarılan adaletsiz yönetmeliklerle büyük hastaneler için ucuz emek gücü haline gelmeye zorlandı.

Tarikat ve cemaatlerin tıp fakültelerinde kadrolaşma çabaları, akademik kadrolara liyakatsiz atamalar, akademik özgürlüğün ortadan kaldırılması, plansız, altyapısız açılan tıp fakülteleri gibi nedenler tıp eğitiminin kalitesinde ciddi düşüşlere yol açtı. Yaşanan ekonomik ve idari baskılar öğretim üyeleri istifalarını artırdı.

Asistanlık bir eğitim süreci olmaktan çıkarılıp sağlık hizmet sunumunda ucuz işgücüne dönüştürüldü.

Adım adım uygulanan sağlıkta dönüşüm politikaları sağlık sistemini sağlıksız bir duruma getirirken, hekimler giderek artan sorunları karşısında kendilerini yalnız bırakılmış, mutsuz ve geleceğe ilişkin umutsuz hissetmekteler.

Bu “yangın yerinde” bizleri buluşturacak, birbirimize güvenimizi arttıracak, dünün kalıplarının ötesine geçecek, etkin, mücadeleci ve erişilebilir bir meslek örgütüne her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.

Demokratik kitle meslek örgütleri, iktidarın işlevsizleştirme ve itibarsızlaştırma çabalarına karşı, demokratik bir işlerlikle, kitlesiyle güçlü, yaygın bağlar içerisinde olmalıdır. Hekimlerin demokratik kitle meslek örgütü tabip odaları ve TTB mücadelelerini her koşulda hiç bir güç odağının yönlendirmesine izin vermeden, kitlesinden aldığı güçle ve kararlılıkla sürdürmelidir. Katılımcı bir demokrasiyle hekimlerce onaylanan politikaların hayata geçirilmesi, dayanışmanın güçlendirilmesi, hekimlerin meslek örgütlerinden kopmalarının ve giderek yalnızlaşmalarının, güçsüzleşmelerinin önüne geçecektir.

Gücünü kendi üyelerinden alan, siyaseten bağımsız ve gündelik siyasetin ötesine geçen, hekimlik değerlerini ve evrensel insan haklarını savunan, kendi örgütsel dinamiğini doğrudan demokrasi uygulamalarına dayandıran ve hekimlik mesleğinin sorunlarını sağlık hakkıyla birlikte yorumlayan bir tabip odasını ve Türk Tabipleri Birliği’ni var etmek zorundayız.

Herkese eşit, ücretsiz, nitelikli, ulaşılabilir sağlık hizmeti her koşulda öncelikli talebimiz olacaktır.

Gün, söylenmenin değil söz söylemenin günüdür. Gün, umudun ve dayanışmanın günüdür. Gün, bizi biz olarak var eden kimliklerimizi yok saymadan, ancak onlardan birisine de sıkışmadan “insan” ve “hekim ” diyenlerin günüdür.

İzmir’de demokrasiyi, barışı, özgürlüğü, adaleti, laikliği, anayasal eşit yurttaşlığı savunan; Cumhuriyet’in yüz yıllık kazanımlarını günümüzün özgürlük ve demokrasi ufkuyla geliştirmeyi hedefleyen hekimler olarak İzmir Hekim Dayanışması’nda buluştuk. Hekimlerin yalnızlık, mutsuzluk ve geleceğe ilişkin umutsuzluk sarmalından “ DAYANIŞMA ” ile çıkabileceğine inanıyoruz. Meslek odamızı bu dayanışmanın yükseltildiği, hekimlerin birlik olmaktan doğan güçlerini kullanarak daha iyi bir ülke, daha iyi bir sağlık ortamı mücadelelerini hayata geçirebilecekleri bir kitle örgütü yapmak adına İzmir Hekim Dayanışması Grubu olarak İzmir Tabip Odası seçimlerinde aday olduğumuzu ilan ediyoruz. Dayanışma ile başaracağımıza inanıyoruz.

Mesleğimize, meslek örgütümüze, ülkemize, geleceğimize, sağlık hakkına ve insanlığa sahip çıkıyoruz.

Sen de katıl, sen de destekle ki İzmir Hekim Dayanışması büyüsün, umutlar çoğalsın

İZMİR HEKİM DAYANIŞMASI